DİL GELİŞİMİNDE DİKKAT KONTROLÜNÜN ÖNEMİ

İnsan, doğumuyla birlikte önce aile daha sonra büyüyerek dış dünya ve arkadaşları vasıtasıyla bir çevre içerisine girer. Bu çevre aynı zamanda insanın iletişim kurduğu alanı da simgeler.İnsan her türlü ihtiyaçları için iletişim kurmaya mecburdur. Bu ihtiyaç fizyolojik olduğu gibi sosyal da olabilmekte, insanın kendisini geliştirmek adına da diğer insanlara ihtiyaç duyduğu durumlar ortaya çıkabilmektedir (1).

İnsanın iletişim kurmasındaki en önemli araç dildir. Dil, insanlar arasında anlaşmanın sağlanabilmesine aracı olan bir sistemdir. İnsan iletişim sürecinde sözlü veya yazılı dille kendisini ifade etme olanağına kavuşur ve böylece toplumsallaşma sağlanır. Dil, toplum açısından o kadar belirleyicidir ki toplumlar dilsel yapılarına göre de bir sınıflandırma içerisine girerler (2).

Dilin en yaygın kullanım şekli sözlü kullanım yani konuşma vasıtasıyla yapılan anlaşma biçimidir. Konuşma; insanın solunum, fonasyon, rezonans ve eklemlemeyle gerçekleştirdiği bir işlevdir. İnsanın kendi kendisini en iyi ifade edebildiği ve iletişimi en iyi gerçekleştirdiği yapılanma konuşmadır. Konuşma dilin ve beynin gelişmesiyle ortaya çıkan, öğrenmeyle birlikte en gelişmiş halini alan yapılanmanın da bir şeklidir (3).

Konuşmanın tam anlamıyla gerçekleşebilmesi dil gelişiminin erken yaşlarda sağlanmasına bağlıdır. Dil gelişimi erken çocukluk dönemlerinde başlayan ve ilkokul yaşına kadar devam eden bir süreci içerir. Normal bir bebekte dil gelişimi şu şekilde ilerler;

Özgün Dil Bozukluğu: Özgün dil bozuklukları genetik kökenli dil bozuklukları kapsamında yer alır ve dört çeşittir.

a) Ses bilgisel (fonolojik) bozukluklar: Çocukların fonolojik kazanım süreçlerinde etkili olan becerilerin gerçekleşmemesi nedeniyle ses kayması, ünlü düşmesi vb. sorunların yaşanmasını ifade eden bozukluklardır.

b) Söz Dizimsel (Sentaktik) ve Biçimbilgisel (Morfolojik) Bozukluklar: Dilin sözdizimine yönelik beceriyi kazanamadığı için kısa cümleler kuran, kelime ek ve takılarını kullanmakta başarısız olan çocuklarda görülen bozukluklardır.

c) Anlamsal (Semantik) Bozukluklar: Kelimelere ile anlam ilişkisi kuramayan ve genellikle kelimeleri yanlış şekilde kullanan çocuklarda görülen bir dil bozukluğudur.

d) Kullanım (Pragmatik) Bozuklukları: Dili amaçlarına uygun olarak kullanamayan çocuklarda görülen bir bozukluktur. Anlama becerisi düşük olan çocuklarda görülür.

  • Afazi (Söz Yitimi): Afazi sonradan kazanılan bir dilsel bozukluk olmakla birlikte dildeki yetersizlikleri ortaya çıkarmaktadır. Özellikle sonradan olan bir kaza sebebiyle kişinin bellek kaybına uğraması veya beyinde olan herhangi bir hasar sebebiyle dilsel yetilerini kaybetmesi şeklinde görülebilmektedir. Bu hastalar, kaza ile birlikte dilsel becerilerini kaybederler ve bu genellikle öncelikle anlamanın gerçekleşememesi başlar. Kişi anlayamadığı için aynı zamanda sorulara da açıklayıcı bir yanıt veremez.
  • Gecikmiş Konuşma: Dil gelişimini normal düzeyde tamamlayamayan, yani 6 yaşına kadar geçirdiği dil gelişim evrelerinde sorun olan bireylerin yaşadığı bir dilsel sorundur. Gecikmiş konuşma; prematüre doğum, motor gelişim geriliği, otizm vb. birçok sorun kaynaklı olarak ortaya çıkmaktadır. Gecikmiş konuşma bozukluğu özellikle sosyalleşme yönünden çocuklarda birçok sıkıntıya yol açmakla birlikte, çocuğun özgüvenini de olumsuz etkilemektedir.

Kaynaklar
Prather EM, Hedrick DL, Kern CA. Articulation development in children aged two to four years. Journal of Speech and Hearing Disorders, 1975, 40(2): 179-191.
Erişkin A, Zihinsel engelli çocukların Türkçedeki dönemleri edinmelerinin incelenmesi ve normal gelişim gösteren çocuklarla karşılaştırılması,
Özel eğitim bölümü yüksek lisans tezi, Ankara 2006.
Bloom L, Lahey M. Language development and language disorders, John Wiley & Sons Yayınevi, New Jersey, 1978.
Owens DT(Ed.). Research in mathematics education, 1995.
ED 402 159, ERIC Documentation Reproduction Service,  1996.
Maviş, İ. (2017).
Dil ve konuşma bozukluğu olan öğrenciler. Pegem Atıf İndeksi, 332-364.